Bu çalışma, Michel Foucault’nun 1977 yılındaki krizini ve bu kriz sonrası dönemdeki düşünsel sürecini Gilles Deleuze’le yaşadığı kopuş üzerinden yeniden okumayı planlıyor. Siyaset felsefesi için devrim niteliğinde bir iktidar analitiği keşfeden Foucault, pek çok sorunun yeniden formüle edilmesini sağlayan bir düşünsel çığır açmıştır. Ne var ki iktidarın olumlu ve üretken kipliklerine odaklanarak siyaset felsefesine musallat olan bir hukuki-söylemsel iktidar modelini ilga etmeye çalışan uğraşı, direnişe dair sonuçları bakımından büyük bir açmaza sebep olmuştur. Çünkü stratejik ilişkiler bütünü olarak iktidarın mikrofiziğine odaklanan çalışmaları, iktidarın topluma içkin bir tasvirine ne denli yaklaşmışsa direnişi iktidarın bağıntısı dışında daha etkin bir bağlamda formüle edebileceği tüm olası teorik çıkışlardan o kadar uzaklaşmış görünür. Bu sorunu gören Deleuze, Foucault’ya bu yeni analitiğin direnişin statüsüne dair büyük bir problem taşıdığı yönünde bir eleştiride bulunmuştur. Deleuze, tüm toplumsal alanı iktidarın stratejikleştiği bir alana indirgemeye meyleden Foucaultcu analitiğin açmazlarına yakalanmayan devrimci bir siyaset felsefesinin Félix Guattari’yle birlikte geliştirdiği düzenleme kavramıyla olanaklılık kazandığını iddia eder. İki filozof arasındaki kopuşun, Foucault’nun analize başlarken daima kurulmuş olan formasyonları veri olarak almasına karşı Deleuze’ün kurucu olanı veri almasına bağlı olduğu gösterilmeye çalışılacaktır. Makalenin nihai amacı, Foucault’nun kopuş sonrası düşüncesinin, Deleuze’ün eleştirileri doğrultusunda direnişe kurucu bir bağlam kazandırmaya yönelik ne gibi yeni analitik unsurlara yöneldiğini ortaya çıkarmaktır.
Deleuze, Direniş, Foucault, İktidar, Kaçış Çizgileri.